İş Mülakatı ve Özfarkındalık İlişkisi
3283 görüntülenme
Geçen yazılarda farkındalık konusunu irdeledik. İnsanın kendini tanıması, nerede olduğunu ve nereye gitmek istediğini bilmesi kadar önemli bir konu olamaz. İş mülakatlarında insanların "mutlaka sorulan sorulara verilebilecek en güzel yanıtlar" vs. gibi başlıklarla sunulan gazete makalelerindeki cevapları ezberlemesinden öte kendini tanıması en gerekendir.
Biraz açalım: Diyelim ki bir önceki işinizde sadece size buyurulanı yapan bir memurdunuz, hiç insiyatif kulanmanıza gerek yoktu, çünkü kartal ruhlu müdürünüz herkes namına olayların yürütülme kısmına odaklanmış, altında çalışanların tüm eylemlerini yönetme ve denetleme çabasındaydı. Bu durumu belirli bir süre sonra bünyeniz kaldırmadı ve yeni bir iş arayışına girdiniz. O işte de görev gereği sıkça kriz yönetmeniz, insiyatif kullanmanız gerekiyor. Karşınızdaki mülakatı yapan İK'cı sizde insiyatif kullanma ve kriz yönetebilme özeliklerinin olup olmadığını sorgulamak isteyecektir. Hadi senaryo bu ya, mülakatçı da eski müdürünüzü çok iyi tanıyan birisi çıktı ve size bir önceki işinizde "cevabı tahmin etmesine rağmen" kriz yönetiminde aktif rol oynayıp oynamadığınızı soruyor. Ne yapardınız?
Hiç aktif rol oynamanıza izin verilmediğini söyleyip sussanız işi kapamayacaksınız. "Tabiki çok aktiftim" deyip senaryo yazsanız karşınızdaki deneyimli bir İK'cıysa durumu anlaması emin olun en fazla 10 dakikasını alacaktır! Peki ne yapacaksınız?
Söz konusu özellikerin sizde var olduğunu tüm hayatınızı gözden geçirerek örneklendireceksiniz.
"Malesef bir önceki iş yerimde insiyatif kulllanmamı gerektiren bir kriz durumu olmadı, iş tanımım gereği zaten buna imkan da yoktu ancak size dilerseniz öze hayatımdan örnekler verebilirim" diyecek, sonrasındada önce kriz durumunu anlatan kısa bir giriş, bu durumun oluşmasıyla birlikte edindiğiniz, üstlendiğiniz rol ve tutumunuz ve sonucunda ne olduğunu izah edebilirseniz, karşınıdakine aradığınız bu özellikler bende var mesajını verirsiniz.
Örneğin:
"Bu mülakata gelebilmek için dün gece arkadaşımla Ankara'dan yola çıktık. Gerede yakınlarında aracımız bozuldu. (Kriz durumu oluştu.) Emniyet şeridinde durduk, gerekli trafik önlemlerini aldıktan sonra; ben cep telefonumdan çekici adres ve telefonlarını araştırdım ve aradığım çekici yarım saat sonra geldi. Aracı çekiciye yükledik ve yetkili servisin önüne aracın çekilmesini sağladık. Servis kapalıydı, ben arkadaşımı bir otele yerleştirdikten sonra (çözüme yöneik ilgili kişiyi arayıp bulma görevini, arabayı, arkadaşını emniyetli bir şekilde bırakma ve hedefine tekrar kilitlenme işini yerine getirdi) bulduğum ilk otobüsle İstanbul'a hareket ettim (İstanbul"a gelme hedefini olumsuzluğa rağmen gerçekleştirme çabası.) Biraz önce arkadaşımla konuştum, arabanın tamiri bitmiş, o da 3 saat sonra İstanbul'a ulaşmış olacak. (Sonuç; araba tamir edildi ve ben de mülakata yetiştim.)
Bakın yukarıdaki örnekte açık bir durum var. Eski işimde bu yetkinliği hiç kullanma fırsatım olmadı, bu bir gerçek ama gerçek hayatımda buna verebileceğim birçok örnek var mesajı yatıyor. Profesyonel bir İK'cı bu tür örnekler verebilen adaya muhtemelen başka sorular sormaya devam edecek, belki simulatif bazı senaryolar vererek edineceği tutumu gözlemlemek isteyecektir.
Gördünüz mü kendini çok iyi tanıyan biri illaki ofis hayatından örnek vermek zorunda değildir. Hayatı yaşamak zaten bir iştir ve bu iş esnasında oynadığımız rollerin farkında olmak bize bir çok kapı açabilir...
Öz farkındalık konusuna yine zaman zaman yeri gedikçe değiniriz ama bu ayki yazılarımda İK'cıların sahip olması gereken özelliklere yer vererek yazmayı düşünüyorum.
02/07/2013