Delilik bu; yeni birini tanımak kocaman yeni bir dünyayı keşfetmekti. Ahh nasıl olur da insanları bir kağıt parçası üzerinden tanımaya ve elemeye çalışırlar.
CV'yi parlatın cilalayın cillop gibi olsun öyle iş başvurusu yapın diyoruz diye bazı yanlış anlaşılmalar da olmuyor değil. Mesela kaş yaparken göz çıkarılabilir, ufak bir botox yaptırma hevesiyle başlayıp aşağıdaki gibi bir faciayla sonuçlanabilir.
Tecrübeleriniz ve eğitiminiz ne kadar kaliteli olursa olsun ya da ne kadar iyi bir çalışan olursanız olun yeni işinizle aranızda birkaç kağıt parçası kadar ince bir çizgi vardır.
Kariyer planımızı yaptık, bunun için gerekli bilgi ve donanımı tamamladık. Kariyer sitelerinde yayınlanan ilanlara gerekli başvuruları yaptık ve onlarca kişi arasından sıyrılıp, mülakata davet edildik. Peki istediğimiz o işi nasıl elde edebiliriz?
Lütfen yöneticilerin açık pozisyonlar için nasıl istek yaptıklarını gözünüzün önüne getirin: "Erkek", "Yüksek Lisans", "En az beş yıl pazarlama tecrübesi"... birkaç malzeme daha eklersek tarif tamam.
A'dan Z'ye iş arama süreci... Kim olduğunuzu ve ne istediğinizi bilin. İyi bir özgeçmiş hazırlayın. İlgilendiğiniz şirketlere başvurun. Görüşmeye çağrıldığınızda gerekli hazırlığı yapın.
İş arayan kişi için mülakata davet edilmek işe alınma yolunda önemli bir basamağı geçmektir. Sonrasında gelen mülakat sürecindeki adayın başarısında ise birçok faktör vardır.
Renklerin karakterimizi yansıttığı araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Özellikle iş dünyasındaki karakterinizin hangi renk olduğunu merak ediyorsanız, bu yazı tam size göre...
Sosyal medyada nasıl ve ne şekilde yer alıyorsunuz? Kariyer ve kişisel gelişiminiz için neler yapıyorsunuz? Değişim ve gelişimleri ne derece etkin kullanabilirsek o derece fayda sağlayacağımız kesindir.
Steve Jobs'un 2005 yılında Stanford Üniversitesi mezuniyet töreninde yapmış olduğu konuşmaya atıfta bulunacağım. Bu vesile ile de 20. Yüzyılın en büyük dahilerinden birini (eskilerin deyimiyle) sitayişle anmış oluruz diye düşünüyorum.
Üniversitesi olmayan il neredeyse kalmadı. Peki, üniversite sayısındaki bu artış beraberinde neyi getirdi? 2000 yılında üniversite mezunu işsiz sayısının genel toplam içindeki oranı %9,5 iken bu oran 2011'de %18'e ulaşarak neredeyse ikiye katlandı.
Yüksek performanslı ekip deyince akıllara işine dört elle sarılan, sonuç kadar sürecin mükemmelliğine de odaklanan, birbirine destek olan, birbirini kollayan ekip üyeleri gelir.
Son dönemlerde hepimizin bildiği üzere zaman herkes için çok değerli, işyerinde ve iş dışında sürekli birşeyleri yetiştirmeye çalışıyoruz. Acaba gerçekten zamanı yeterince doğru kullanabiliyor muyuz?
Günümüzün iş ortamlarında tahammülün giderek azaldığına şahit oluyoruz. Biz çalışanlar neler yapıyoruz da patronu çileden çıkarıyoruz? İşte çalışanların mutlaka terk etmeleri gereken 9 kötü alışkanlık...